6 Haziran 2014 Cuma

Ilgın Çiğil El Sanatları

Ilgın Çiğil El Sanatları
Geleneksel Türk El Sanatları Kilim

Ilgın Yukarı Çiğil Kilimi
Ilgın, Yukarıçiğil Beldemizde tarihte ilk Müslüman Türk devleti Karahanlıların bir kolu olan Çiğil Türkleri'ne dayanan Yukarı Çiğil beldesi Selçuklu döneminden izler taşıyan çok sayıda yapı, ören yeri ve mezarlar bulunmaktadır.
Yukarı Çiğil'de kilim dokumacılığı Türk insanı Orta Asya'dan Anadolu'ya kadar dokumaları, hayatının vazgeçilmezlerinden biri haline getirmiş ve hatta son yolculuğuna bile bu dokumalara sarılarak çıkmıştır. Çiğil Türkleri de bu kilim kültürünü Selçuklular'dan günümüze kadar yaşatarak taşımıştır. 
Yapılan araştırmalarda, Çiğil Türkleri'nin kilim dokuma sanatını Ilgın'a geldikten sonra öğrenmedikleri, bunun, Orta Asya kökenli gelenek haline gelmiştir. Çiğil'de dokunan kilimler, Orta Asya kökenli diğer dokumalarla karşılaştırıldıklarında motif ve renk benzerlikleri taşıdıkları tespit edilmiştir. Burada yaşayan Çiğil Türkleri, bundan aşağı yukarı bin yıl önce Orta Asya ve Selçuklular'dan gelen kilim dokuma kültürlerini bugüne kadar yaşatmışlar. Burada dokunan kilimler, çok eski kültürlere ait olduğu için desenleri ve modelleri de oldukça farklı. Günümüze kadar kilimlere dokunarak yaşatılan desenler, yüzyıllar öncesinin kültürünü yansıtıyor. Çiğil Türkleri kendi kültürel kaynaklarından beslenerek, üstün bir estetik anlayışı ile halı ve kilimini dokumuştur. Hızla akıp giden zaman, değişik coğrafyalar, farklı kültürler ve pek çok açık ya da gizli asimilasyonlara tarih boyunca karşı koyabilmiş çiğil dokuma kilimleri, Türk kültüründe özel bir yere sahiptir.

Kaynaklar:
Beytullah Yıldırım / Ilgın Araştırmaları

Kurtuluş Savaşında Ilgın




Kurtuluş Savaşında Ilgın

Kurtuluş Savaşında Ilgın Manevraları

Kurtulus Savasinda cephe gerisinde olan Ilgın o yıllarda büyük çapta askeri birliklerin karargah merkezi olmasi dolayisıyla, çok önemli tarihi olaylara sahne olmustur. 1922 yılının 1 mart 21 agustos tarihleri arasında Fahrettin Altay Paşa komutasındaki 15.000 kişilik 5. süvari kolordusu Ilgın ilçesinde alti aya yakin bir zaman kalmis ve Ilgin halki bu zaman içinde Kolorduya elinden gelen her türlü yardimi seve, seve yapmistir. 
Kısa bir süre sonra düşmanla karşılasacak Kolordunun taaruzdan önce uygun bir sahada tatbikat yapması gerekiyordu. Tatbikattan önce Sovyet Büyükelçisi Aralov Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e söyle bir teklifte bulunur.Sakarya da gördük, siz Türkler Yunan'i yenebileceksiniz, fakat Bogazlar ve Istanbul'da bulunan Ingilizleri tek basina yenemezsiniz. Onun için siz Kocaeli ne dogru ilerlerken bizde Eregli ve Zonguldak a çikarma yapalim, iki koldan Istanbul'a yürüyelim ve beraber savaşalım. Diye teklifte bulunmuştur.
Bu beraber savasalımın nereye kadar gideceğini çok iyi bilen Atatürk Sovyet Büyükelçisi' ne Hele bir Yunanı yenelim şeklinde bir karşılık vererek derhal Fahrettin Altay Pasa yı çağırtarak kendisine şunu sormustur. Sizin süvari Kolordunuzu Teftise gelirsek, kaç bin süvariyle geçit yapabilirsin paşa, şu cevabi verir. 7 ile 8 bin atlı'ya resmi geçit yaptirabilirim Atatürk büyük bir memnunlukla tamam, 1 Nisanda Ilgin'da teftişe hazir ol Pasam!.

Gerçekten Atatürk Sovyetlerin teklifinin amacini çok iyi değerlendirmiş ve onlara Savaş meydanında askeri gücü hakkinda canlı bir cevap ermek istemisti.O sırada düzenlenmiş olan uygulamaya Atatürk, Sovyet Büyükelçisi Aralov'la, Azerbeycan Cumhuriyeti elçisi Abilof u ve her iki elçilik Ataşemiliterliklerini de bu manevraya davet etmişti.

Kalabalık bir heyetle birlikte 1 nisan 1922 günü yaninda Cephe Komutanı Inönü Diğer bazı komutanlar askeri ve siyasi konuklarıyla birlikte Ilgın ovasında ikmal ve Eğitim işleriyle Büyük Taaruz'a hızla hazırlanmakta olan süvari Kolordusunu teftişe geldi. Birinci, ikinci ve dördüncü süvari tümenlerinden kurulu süvari Kolordumuz kaplica yakinininda bulunan Koca Çayir da toplanmisti. Baskomutan Atatürk'ün emriyle geçit resmine baslandi. 7-8 bin süvarinin bir kısmının mızraklı bir kısmının yalın kılıç ve Allah, Allah sesleriyle savaş nizamında dörtnala geçişleri bir anda Ilgın ovasını mahşer yerine çevirmişti. En başta Fahrettin Altay arkasından generalleri ve kurmaylari geçtiler. 3 Tümen süvari askerinin Ilgın Koca Çayırında tozu dumana katarak uzunca bir zaman süren muntazam ve hırslı geçişi Baskomutan Mustafa Kemal Atatürk'ü diğer komutanlarımızı ne kadar heyecanlandırmış ve sevindirmiş ise böyle bir tatbikati ilk seyreden Sovyet ve Azerbaycan diplomatlarıyla Askeri ateşeleri üzerinde müthiş bir etki yapmıştır. 
Harekatı inceleyen konuk Rus elçisi kahraman askerlerimizin temsili düsman birliklerine karşı yapmış olduklari hücumlardaki çeviklik ve cengaverliğe hayran kalmıs, Atatürk'e yaklaşarak kulağına fısıldar gibi Anladım Ekselens!. . Bu kahraman ordu karsısında hiçbir kuvvet ayakta duramaz demiştir. Süvari manevrasından sonra Gazi Mustafa Kemal Atatürk konuklarla birlikte Aksehir'deki piyade birliklerimizin hazırlamıs olduklari tatbikata gittiler. 
Ilgın manevralarindan memnun kalan Atatürk manevra sırasında çekilen resimlerde Belinde asılı olduğu görülen gümüş kakmalı kılıcı savaşın kazanılmasından sonra Fahrettin Altay Paşaya hediye etmiştir. Daha sonraları Fahrettin Altay Paşa Evimde asılı duran bu kılıca baktıkça "süvari birliklerinin geçişi sırasında Mustafa Kemal Atatürk'ün gözlerinde parlayan ümit ısıklarını görür gibi oluyorum" demistir.

Kaynaklar:
Beytullah Yıldırım / Ilgın Araştırmaları

Ilgın Manevraları Fotoğrafları

Ilgın Manevraları Fotoğrafları
Kurtuluş Savaşında Önemli bir yere sahip olan Ilgın Manevraları Fotoğrafları:

1 Nisan 1922
Başkomutan Gazi Mustafa Kemal, Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa ile Ilgın manevralarında

1 Nisan 1922
Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa ve Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa, 
Büyük Taarruz'dan önce Ilgın manevralarında ordunun hazırlıklarını denetlerken

1 Nisan 1922
Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa ve Beraberindekiler, 
Ilgın Tren Garından Hareket ederken

1 Nisan 1922
Başkomutan Gazi Mustafa Kemal, Ilgın manevralarında Türk Ordusu’nu selamlıyor.

1 Nisan 1922
Büyük Taarruz öncesi Ilgın manevralarında ordunun hazırlıklarını denetliyor.

1 Nisan 1922
Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa, 
Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa ile Büyük Taarruz öncesi Ilgın manevralarında

Kaynaklar:
Beytullah Yıldırım / Ilgın Araştırmaları

Ilgın Hakkında Ne Dediler

Ilgın Hakkında Ne Dediler
Ilgın'ı ziyaret edenler, Ilgına yolu düşenlerden birisi olan Mehmet İpçioğlu 13 Ağustos 2010 tarihinde internet blogunda Ilgın'da bir hafta sonu diye başlık atarak şehrimiz Ilgın hakkında yazdığı izlenimleri.

Ilgın'da bir hafta sonu
Hafta sonu şehrin gürültüsünden ve geceleri nefes aldırmayan kavurucu sıcaklardan sıyrılıp bir tatlı huzur almak için çoluk çocuk atladık bizim emektar düldüle…. 


Hele şehirden bir çıkalım… 
Düldülün benzini nereye kadar götürürse oraya kadar gidelim dedik. 
Kampüsü geçip İstanbul yoluna doğru Allah ne verdiyse bastık gaza …. 
Ilgın’a yaklaşınca bizim emektarın göstergesi benden buraya kadar sinyalini vermeye başladı.  
Biz de anayoldan ayrılıp rotayı kaplıcalara çevirdik. 
Ben şahsen her yerleşim yerinin bir ruha sahip olduğuna inanırım. 
Tarihin, coğrafyanın ve içinde yaşayanların zamanla bina ettiği bir ruhtur bu. 
Bu ruha can veren mana âleminin büyükleridir. 
Hal böyle olunca bu büyükler o yerleşim bölgesinin manevi sahipleri olurlar.  
İstanbul’da Eyüp Sultan, Budapeşte de Gülbaba, Konya’da Mevlana, Adıyaman’da Ebu zer-i Gıffari, Malatya’da Battal Gazi, Maraş’ta Malik Ejder gibi. Örnekleri çoğaltmak mümkündür. 
Ilgın’a girdiğimde de buram, buram tarih kokan bu kentin sahibinden izin almak geldi içimden. 
Öyle ya, atlayıp arabaya hiçbir sınırı geçmeden kimseye pasaportunu göstermeden anadilinle anlaşabildiğin insanların yaşadığı bir yere geliyorsan bu yeri sana açıp müheyya eden, bu uğurda kan döken, can veren kahramanlar olması gerekir elbette. 
Bu duygularla kaplıcaların hemen yanındaki tepede yüzyıllardır nöbette olan; Horasan’dan Anadolu’ya bu toprakları İslamın mayası ile yoğurmaya gelen Kolonizatör Türk dervişlerinden Handevi Kandevi türbesine uğramak oldu ilk işimiz. 
Bölgenin gerçek hakimlerini temsil eden bu zatın müsadesini almadan şehre girmek yakışık alır mıydı? Almazdı elbette. 
Gerçi bırakın şehri gezmeyi, bırakın kaplıcalarda sağlık için bir tatlı huzur almayı, handevi hazretlerine bir Fatiha okumak için bile Ilgın’a gitmeye değer şüphesiz. 
Gönül arzu ediyor ki türbesini gezdiğimiz bu zatın adına yaptırılan zaviyesini de görelim. Orayı da gezdirelim çocuklarımıza. 
Ama maalesef birçok tarihi eser gibi 1276’da Sahip Ata Fahreddin tarafından yaptırılan zaviyesinden günümüze bir taş parçası bile kalmamış… 
Bize de kare planlı, üzeri kubbe ile örtülü baldöken tarzındaki türbesini görmek ve çocuklarımıza:  

-İşte bakın Anadolu’da bugün Ahmet, Mehmet, Ayşe, Fatma isimleri ile dolaşabiliyorsak bu zatların sayesindedir, demek kalıyor. 

İzi kalmayan, korumaktan aciz olduğumuz eser sadece zaviye mi dersiniz???  
Sahip Ata tarafından 1267 senesinde kaplıcayla birlikte hamamın yakınında inşa ettirilen Sahip Ata hanından da hiçbir iz kalmamış olması yüreğimizi burkan bir başka gerçeğimiz... 
Biz de kalanları ziyaret edip bir dönem ilim ve irfanla dünyayı aydınlatan ve ilimden aldığı güçle üç kıtaya hakim olan bir ecdanın torunu olmakla gurur duymaya ve Ilgın’da bu eserlerin asar-ı bakiyelerini gezmeye başlıyoruz.  
Ilgın’a ruh katan bir başka mana erinin Şeyh Bedreddin’in türbesine geliyor sıra… 
Kendi adını alan bir mahallede, bir evin bahçesinde bulunan türbe 1286-87 yılında Sâdeddin İsa tarafından inşa ettirilmiş ve halen ayakta ziyaretçilerini beklemektedir. 
Türbeden sonra Çukur camiye gidiyoruz.  
Ilgın’a gidenlerin sadece hamam safası yapmayıp Halk arasında Çukur Câmi adıyla bilinen Pir Hüseyin Bey Câmisini mutlaka görmelerini tavsiye ederim. 
Camiyi gezdikten sonra Ilgın’ın en görkemli tarihi yapısına geliyor sıra. 
Lala Mustafa Paşa Külliyesi’ne… 
Ilgın’a yolu düşenlerin Osmanlı’nın Doğu’ya yaptığı seferlerde sağ kol güzergâhında İstanbul - Mekke hattında, Eskişehir-Konya arasındaki en önemli menzil olan bu kazada Lala Mustafa Paşa tarafından menzil külliyesi olarak yaptırılmış olan Lala Mustafa Paşa Külliyesi’ni görmeden dönmemelerini tavsiye ederim.  Bu külliyenin ziyaretçilerinin; bir ticaret merkezinde imaret ve mektebi ihmal etmeyen yani ekonomiyi sosyal ve eğitim kurumlarıyla besleyen bir zihniyeti görüp, 600 yıl ayakta kalmanın sırlarını keşfedeceklerine inanıyorum.

Kaynaklar:
Beytullah Yıldırım / Ilgın Araştırmaları
Mehmet İpçioğlu / http://blog.milliyet.com.tr/ipcizade