30 Haziran 2021 Çarşamba

Ilgın Beykonak Dediği Sultan'ın Gelişi

Ilgın Beykonak Dediği Sultan'ın Gelişi

Ilgın civarının en kıymetli büyüklerinden olan, döneminin Diyar-ı Rum'unu İslam mayasıyla mayalayan, Sünni Müslümanlığı ve Ehl-i Sünnet itikadının öğretisini yayan ve öğreten Dediği Sultan, Horasan'da Ahmed Yesevî Hazretleri neslinden gelen Şahoğulları sülâlesine mensuptur. Küçük yaştan îtibâren yüksek ecdâdının himmet ve tasarrufları ile yetişti. İlimde kemâl derecesine ulaştıktan daha sonra hocalarının işâreti ile diyâr-ı Rum'a, Anadolu'ya doğru Turgud ve Bayburd adlarında iki kardeş beraberindekilerle birlikte yola çıktı. Turgud ve Bayburdu Anadoluy'a göndererek kendisi Hac ibadeti için Hicaz'a yöneldi. İnsanlara doğru yolu gösterecek mübârek irşâd görevine başlamadan önce Beytullah'ı tavâf ederek Fahr-i Kâinât Efendimiz (S.A.V.)'i ziyâret etti. Bu arada Mekke-i mükerreme ve Medîne-i münevverede bulunan âlimler ve evliyâların sohbetlerine katıldı. Bilhassa Hacı İbrâhim Sultanın derslerine katılarak ondan tasavvuf yolunu öğrendi. Tasavvufta kemâl mertebelere kavuştu.

Anadolu'da Konya'ya gelip Beyşehir yakınındaki Melengörit Dağı eteğine çadır kurdu. İlim tâlibleri kısa bir süre daha sonra onun kıymetini anlayıp etrâfında geniş bir halka meydana getirdiler.

Dediği Sultan talebelerine ders vermekle meşgûl iken yine Horasan'dan gelen büyük velî Seyyid Hârun hazretleri de Seydişehir'e gelip yerleşerek insanlara Ehl-i sünnet yolunu öğretmeye başlamıştı. Seyyid Hârun'un şöhretini duyan Dediği Sultan'ın talebeleri ile birlikte Seyyid Hârun Velî hazretlerini yerinde ziyaret ettiler.

Dediği Sultan'ın sâhib olduğu ahlâk ve fazîleti sebebiyle kısa sürede etrâfındaki talebeler ve dostlar halkası büyüdü. Aladağ taraflarında bir müddet daha kalan Dediği Sultan, Turgud ve Bayburd kardeşlerin tekrar yanına gelmesinden sonra Ilgın'a yöneldi ve Mahmûd Hisar (Mahmuthisar) köyü yakınına mekan tuttu buraya yerleşti. Ancak talebeleri de hocalarını bırakmadılar. Sevenleri, talebeleri ve beraberindekiler onunla birlikte gelerek bu bölgeye yerleştiler.

Anadolu'da, Ilgın civarındaki Sünni İslamın ve Ehl-i Sünnet itikadını bu büyük önderi ve alimi ecdadımız Dediği Sultan Hazretlerinin ruhu şad olsun. Allah rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun.

Ilgın Araştırmaları Beytullah YILDIRIM 

https://ilginarastirmalari.blogspot.com

#Ilgın #IlgınBelediyesi #IlgınKaymakamlığı #IlgınKaplıcaları #IlgınTermalTesisleri #İstanbulIlgınlılarDerneği #IlgınŞifaŞehri #Konya #IlgınAraştırmaları #Tekke #DediğiSultan

29 Haziran 2021 Salı

Seyyahı Fakir Evliya Çelebi Ilgın'da (3)

Seyyahı Fakir Evliya Çelebi Ilgın'da (3)

Evliya Çelebinin Ilgın'a Akşehir, Argıthanı, yoluyla yaptığı seyahati izlenimlerinin son bölümünde yaptığı bazı ziyaretleri naklediyor.   

Ilgın'da metfun bulunan şair ve kendisinin "Can dostumuz, sırdaşımız olan merhum Fehim Çelebi" diye bahsettiği Fehimi Kadim'i ziyaretinin ardından o dönemdeki Ilgın'ın eşrafını ve önemli kişilerini sayar: 

"Bu Ilgın şehri ileri gelenlerinden Melek Ahmed Paşa efendimizin ağalarından Kefeli İbrahim Ağa ile, Ramazan Ağa ile, yine Melekli Kadızâde İbrahim Çelebi ile ve nice ahbap ve dostlarla vedalaşıp yine kıble yönüne 5 saatte ..." 

diyerek devam ettiği meşhur Seyahatnamesinde Ilgın'dan ayrılarak Konya istikametine doğru devam eder. Bundan sonraki bölümde yolculuğu Lâdik kasabasının özellikleri ismini taşıyan bölümüyle devam eder.

Evliya Çelebi'ye bizlere böylesine güzel bilgiler ve hatıralar nakletmesi ve şehrimiz Ilgın'ın 17. Yüzyılın ortalarındaki durumu hakkında vermiş olduğu kıymetli bilgilerden dolayı minnet, şükran ve saygıyla anıyorum. Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun.

Fotoğrafta, Ilgın Merkezinden Konya istikametine giderken "Konya Yolu" yolun ortasından ikiye böldüğü Ulu Mezarlığın hemen sağ tarafında görülmekte olan Tarihi Sadeddin İsa (Şıh Bedreddin) Türbesi (Kümbet) restorasyon önceki hali görlüyor. 

Ilgın Araştırmaları Beytullah YILDIRIM 

https://ilginarastirmalari.blogspot.com

#Ilgın #IlgınBelediyesi #IlgınKaymakamlığı #IlgınKaplıcaları #IlgınTermalTesisleri #İstanbulIlgınlılarDerneği #IlgınŞifaŞehri #Konya #IlgınAraştırmaları #IlgınMüftülüğü #Ilgun #FehimiKadim #EvliyaÇelebi #Seyahatname

28 Haziran 2021 Pazartesi

Konya ve İlçeleri 1935 Nüfus Sayımı

Konya ve İlçeleri 1935 Nüfus Sayımı

Türkiye Cumhuriyeti, Başbakanlık İstatistik Genel Direktörlüğü tarafından gerçekleştirilen nüfus sayımına göre 20 Ekim 1935 tarihinde, 57 vilayet, 356 ilçe, 34.876 köyde sayım yapılmış, Türkiye nüfusunun 16.158.018 olduğu tespit edilmiştir. Nüfusun 7.936.770'si erkek (%48,1), 8.221.248'i (%50,9) kadındır.

Ilgın'ın bu sayıma göre 1937 senesinde: 53 Köyü, vasati (ortalama) köy nüfusu toplamı: 648 ve beher (her bir) köye isabet eden mesaha (yüzölçümü) ise 41,3 olarak kayıtlara geçmiştir.

Ilgın Araştırmaları Beytullah YILDIRIM 

https://ilginarastirmalari.blogspot.com

#Ilgın #IlgınBelediyesi #IlgınKaymakamlığı #IlgınKaplıcaları #IlgınTermalTesisleri #İstanbulIlgınlılarDerneği #IlgınŞifaŞehri #Konya #IlgınAraştırmaları #IlgınNüfus

Ilgın Gökçeyurt Göleti ve Mesire Alanı

Ilgın Gökçeyurt Göleti ve Mesire Alanı 

Ilgın, Gökçeyurt Mahallesi, eski ve bilinen adı ile Kembos tarım amaçlı sulama barajı Elmalı yaylası Mevkiindedir. Konya İl Özel İdaresi KOP tarafından 2008 yılında yapımına başlanan Ilgın Gökçeyurt Sulama Göleti günümüzde önemli bir ihtiyaca cevap vermektedir.

Gökçeyurt sulama barajı çevresi önemli bir sulak alan oluşturarak çam ormanı ve yayla olması dolayısıyla Konya’ya 40 km Ilgın’a 30 km uzaklıkta olan mesire ve piknik alanı olarak öne çıkmaktadır. Dağları, yeşil yaylaları, akarsuları, pınarları, eski çoban salıkları, ağılları, çam ormanı havası, endemik bitki örtüsü, flora ve faunası ile bölge gezilip görülmeye değer müstesna bir atmosfere sahip doğal çevre konumundadır.

Fotoğrafta, Gökçeyurt göleti ve çevresinden genel bir görüm.
Kaynaklar:
Beytullah Yıldırım / Ilgın Araştırmaları

Konya Nüfus Bilgileri (ADNKS Sonuçları)

Konya Nüfus Bilgileri (ADNKS Sonuçları)


Ilgın'ın ADNKS 31.12.2019 Nüfusu toplam: 54.228 kişi iken 31.12.2020 Nüfusu toplamda: 54.315 kişi olarak kayıtlara geçmiştir.

Ilgın'ın bu iki yıllık dönemdeki toplam nüfus artış hızı ise % 1,60 olarak gerçekleşmiştir.
Kaynaklar:
Beytullah Yıldırım / Ilgın Araştırmaları

27 Haziran 2021 Pazar

Ilgın Bir Başkent Daima Başkenttir

Ilgın Bir Başkent Daima Başkenttir

Ilgın, Anadolu Selçuklu Devletinden, Osmanlı Cihan Devletine ve günümüz Cumhuriyete her dönemde Anadolu'nun merkezinde yaklaşık bin yıllık Türk İslam kültür ve medeniyet birikimine sahip münevver bir şehirdir.

İslamiyet'in doğuşuyla beraber Doğu Roma İmparatorluğu aleyhine büyüyen İslam Devleti, İstanbul'u hedef alan harekâtları sırasında Konya üzerine de akınlar düzenlemişlerdir. Anadolu'da ve Konya çevresinde ilk İslami oluşumlar bu devirde ortaya çıkmıştır.

1071 senesinde Malazgirt Ovası'nda yapılan Malazgirt Savaşı'ndan önce Anadolu üzerine keşif harekâtları düzenleyen Türkler ve Anadolu'yu tanıyan Büyük Selçuklular, bu savaş sonucu Anadolu'nun büyük bir kısmı ile beraber Konya'yı da, ele geçirmişler ve bölgedeki uzun Bizans hakimiyetine son vermişlerdir.

Ecdadımız, Süleyman Şah 1076 yılında Konya'yı Anadolu Selçuklularının başkenti yapmış, bilahare başkent 1080 yılında İznik'e nakledilmiştir. İlk haçlı seferi sırasında İznik şehri tekrar Bizans'ın eline geçmiş, sultan I. Kılıçarslan da 1097 tarihinde başşehri tekrar Konya'ya taşımıştır. Bu tarihten 1277 yılına kadar 180 sene Konya aralıksız Anadolu Selçuklu Devleti'nin başkenti olmuştur. I. Alaeddin Keykubad (1220-1237) devrinde şehrin etrafına muhkem bir sur inşa edilmiştir ve Konya Anadolu'nun en büyük şehri olmuştur. Selçuklular devrinde şehirde cuma namazı kılınan yedi büyük cami vardı. Toplam şehir nüfusu 45.000, 50.000 arasında tahmin ediliyor.

Ahmet Hamdi Tanpınar merhumun "Beş Şehir" kitabında dediği gibi: “Bir başkent daima başkenttir. Ne kadar susturulursa susturulsun yine konuşur.”

Şehrimiz Konya'nın Türkiye Selçuklu Devletinin Başşehri olmasının 924. yıldönümü kutlu ve mübarek olsun.

Fotoğraflarda, Ilgın'da Ecdat yadigarı Tarihi Kuru Çeşme Üzerinde sanatın taşa işlenmiş hali geometrik madalyon görülüyor.

Ilgın Araştırmaları Beytullah YILDIRIM 

https://ilginarastirmalari.blogspot.com

#Ilgın #IlgınBelediyesi #IlgınKaymakamlığı #IlgınKaplıcaları #IlgınTermalTesisleri #İstanbulIlgınlılarDerneği #IlgınŞifaŞehri #Konya #IlgınAraştırmaları #IlgınMüftülüğü #Ilgun #Selçuklu

26 Haziran 2021 Cumartesi

Seyyahı Fakir Evliya Çelebi Ilgın'da (2)

Seyyahı Fakir Evliya Çelebi Ilgın'da (2)

Evliya Çelebinin Ilgın'ı anlattığı bölümde, kardeşim, yakın dostum dediği, yaşına rağmen devrinin divanı olan önemli şairlerinden Fehim Çelebi Ilgın'da metfundur. Asıl adı Mustafa, mahlası Fehîm’dir. Doğum tarihi kaynaklarda Hicri 1037 Miladi 1627 olarak gösterilmektedir. Uncuzade Fehîm’in yakın dostu olan Evliya Çelebi onun on yedi on sekiz yaşlarında divan tertip ettiğinden bahseder. Vefatı Hicri 1057 Miladi 1647.

Seyahatnamesinde Evliya Çelebi Fehim-i Kadim'den şöyle bahseder:

"Burada çok sevilen bir zat olan Merhum Fehim Çelebinin kabri vardır. Bu zat Eyüp Paşa ile Mısıra gitmiş, Mezari Süleyman Efendi onun aleyhinde konuşa konuşa gözden düşürmüş ve orada bırakmıştır. Fehim iç acısı ile Anadolu ya gelirken, bu Ilgında vefat etmiştir. Şehir içinde camiin mihrabı önünde yatmaktadır. Allah rahmet eylesin. Fehim on yedi yaşında iken Hece harfleri üzerine divan yazmıştır. Hala şiirleri arasında divanı pek değerlidir. Zamanının en bilgini ve en doğru kimsesidir. Feganiye ve Nat-ı şerifine zamanımız şaairleri benzer bir eser yazamamışlardır. Latifelere ait on lisan üzerine, tavil bahsindende oniki bend hicviyesi vardır. O dahi garib bir lehçedir. Gerçi lisanında kolay anlaşılır bir pelteklik vardır. Amma gezip dolaşması ve çabuk fikirliliği zamanımızın şairlerinde yoktur. Babası Mısır fellahlarından kürek yapıp satan bir adam idi. Yoksul Fehim 21 sene yaşadı. Gurbet ellere giderek, rabbi izzet huzurunda nat-ı nebevi okumak için cennet yolunda can verdi."

Seyahatnameden Ilgın'da divan sahibi olan bir şairin Fehim-i Kadim'in kabrinin olduğunu öğreniyoruz. Evliya Çelebinin, bahsettiği arkadaşının mezarı hakkında "Şehir içinde camiin mihrabı önünde yatmaktadır" ifadesi bize, Lala Mustafa Paşa Camii kıble yönündeki mezarlardan oluşan hazireyi aklımıza getirdi. Şair Fehim'in kabri kesin olarak burasıdır diyemeyiz, fakat tarife de uymaktadır. Bu vesile ile cümle ahirete intikal etmiş geçmişlerimize ve şair Fehim'e Mevla C.C. rahmet eylesin. Her şeyin en doğrusu Cenab-ı Allah bilir.

Fotoğraflarda, Şair Fehîm-i Kadîm divanının ilk ve son sayfaları.
Kaynaklar:
Beytullah Yıldırım / Ilgın Araştırmaları

25 Haziran 2021 Cuma

Ilgın Pir Hüseyin Bey Ulu Camii Duvarı

 Ilgın Pir Hüseyin Bey Ulu Camii Duvarı

Ilgın, Pir Hüseyin Bey Ulu Camii (Küfi hat ile Lafzetullah).
Kaynaklar:
Beytullah Yıldırım / Ilgın Araştırmaları

24 Haziran 2021 Perşembe

Ilgın Kazası Nahiyeleri ve Köyleri 1957

Ilgın Kazası Nahiyeleri ve Köyleri 1957


Konya'nın 1957 senesinde yerleşim yerlerinin idari olarak bağlı oldukları ilçe, nahiye ve bağlı olduğu köylerin durumu.

Ilgın'a bağlı Merkez ile birlikte nahiyeler Argıthanı ve  Aşağı Çiğil olarak görülüyor.

Ilgın Merkez Nahiye'ye bağlı 34 köy, Argıthanı Nahiyesine bağlı 7 köy bağlı, Aşağı Çiğil Nahiyesine ise 9 köyün bağlı olduğu görülüyor. 

Ilgın Araştırmaları Beytullah YILDIRIM 

https://ilginarastirmalari.blogspot.com

#Ilgın #IlgınBelediyesi #IlgınKaymakamlığı #IlgınKaplıcaları #IlgınTermalTesisleri #İstanbulIlgınlılarDerneği #IlgınŞifaŞehri #Konya #IlgınAraştırmaları #Ilgın1957

Kaynaklar:
Beytullah Yıldırım / Ilgın Araştırmaları

Seyyahı Fakir Evliya Çelebi Ilgın'da (1)

Seyyahı Fakir Evliya Çelebi Ilgın'da (1)

Osmanlı Devleti dönemi önemli bilgi kaynaklarından birisi olan Evliya Çelebi Seyahatnamesi 10 cilt ve yaklaşık 4000 sayfadır. Yazarı Seyyahı Fakir Evliya Çelebi (Mehmed Zilli İbn-i Derviş), dönemin Osmanlı Devleti topraklarında üç kıtada, topamda 257 şehir gezmiş ve yerleri anlatmıştır. Afyonkarahisar, Akşehir yoluyla geldiği 17. Yüzyılın ortalarında (1671) dönemin adıyla Ilgun Kasabası hakkında Seyahatnamenin 3. Cildinde aşağıdaki mağlumatları vermektedir. 

"Akşehir’den kalkarak dokuz saat atlı yolculuktan sonra Ilgın kasabasına geldik. Eskiden burası büyük bir şehirmiş, Celali ve Cemali isyanlarından sonra harap olmuştur.

Ilgun Adını burada bulunan kaplıcalardan dolayı bu adı almıştır. Zira Ilgun, Allah tarafından ısıtılmış (Kudretten ılınmış ıssı su) su demektir. Karaman eyaletinde Akşehir nahiyelerinden 150 Akçelik kazadır. Askeri taifesi çok olduğundan Sipahi, Kethüda yeri ve yeniçeri serdarı tarafından yönetilir.

Ilgın şehri geniş bir ovada olup bağlı ve bahçelidir. Camii, mescidi, Mustafa Paşa Kervansarayı adlı kervansarayı vardır.

Germ-âb’ın (Sıcak su – Ilıgın) Özellikleri Ilgın’ın batı tarafından bir bayır dibinden kaynayan pınardır.

Sultan Alaeddin ayak ağrısı, romatizma hastalığına müptela olduktan sonra burada iyileştiği için üzerine bir kubbe, bir camekân inşa ederek koruma altına almıştır." Igın Kapıcalarında "Aslan başı gibi iki mermerden havuza sıcak su akar. Sıcaklığı ortadır, bazı kişiler soğuttuktan sonra testilerle içerler. Suyu son derece tatlı ve içimlidir. Cüzzam, felç, baras (leke), hafakan (kalp çarpıntısı) ve Zatülcenbe (akciğer iltihabı), alaca, ve verem hastalıklarına Allah'ın izniyle gayet şifalıdır."
Kaynaklar:
Beytullah Yıldırım / Ilgın Araştırmaları

22 Haziran 2021 Salı

Ilgın Müftülüğü Müftü Abdurrahim Kocagöl

Ilgın Müftülüğü Müftü Abdurrahim Kocagöl Emekliye Ayrıldı


Ilgın Müftüsü olarak ekim 2014 tarihinden başlayarak 7 sene ilçemizde kıymetli hizmetler yapan değerli hocamız Abdurrahim Kocagöl görev süresini tamamlayarak, emekliye ayrılmıştır. Değerli müftümüze ilçemiz Ilgın'a yaptığı hizmetlerden dolayı teşekkür eder, Allah C.C. dan hayırlı ömür ve sıhhat ve afiyetler dilerim. Hayırlı olsun dua ve dileklerimizle.

Fotoğrafta, 2015 yılında hocamızı makamında tanışma ziyaretimiz.

Kaynaklar:
Beytullah Yıldırım / Ilgın Araştırmaları

Ilgın Gazeteleri Eski Ilgın Postası Gazetesi

Ilgın Gazeteleri Eski Ilgın Postası Gazetesi

Yakın tarihimizde Ilgın'da pek çok gazete çeşitli isimlerle yayımlandı. Bunlardan pek azı uzun soluklu yayın yapabildi. Bu gazetelerden biriside haftalık çıkan eski Ilgın Postası Gazetesiydi.

Ilgın'da yayımlanan ilk gazetelerden biri olan, Ilgın Matbaası'nda baskısı yapılan, haftalık olarak çıkan ve 20 Kasım 1967 tarihinde ilk nüshası ile Ilgında okuyucusuyla buluşan eski Ilgın Postası gezetesi. Gazetenin logosu adının altındaki spotta şöyle yazıyor: "Ölürsek Görmeden Ilgın'da Ümid Ettiğimiz Feyzi, Yazılsın Sengi Kabrimize Ilgın Mahsun Biz Mahsun."

Ilgın Postası gazetesinin sahibi Güneri Güven, Ilgın'da fanatik Fenerli ve mahallenin Nihat abisi olarak tanınıyordu. Eski Ilgın Postası gazetesi kurucusu ve sahibi olan Güneri Güven, 31 Aralık 2014 Çarşamba günü vefât etmiştir. Allah rahmet eylesin, Mekânın cennet olsun.

Fotoğrafta, Ilgın Postası Haftalık Tarafsız Gazetesinin 20 Kasım 1967 tarihli ilk nüshası görülüyor.

Kaynaklar:
Beytullah Yıldırım / Ilgın Araştırmaları

Ilgın Çavuşçugöl Tarihi Eski Camii

Ilgın Çavuşçugöl Tarihi Eski Camii

Çavuşçugöl Tarihi Eski Camii, Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşiv kayıtlarına göre eş-Şeyh es-Seyyid Abdurrahman Efendi vakfı olarak kayıtlıdır. Çavuşçugöl Şıh Kuyusu. Camii yakınında olan yaklaşık 1970'li 80'li yılara kadar kör bir kuyu olarak varlığını koruyan Çavuşçugöl Kocakavak Mevkii'ndeki Şıh Kuyusu manidar ismiyle eskilerin malumudur. 

Çavuşçugöl, Çavuşçu Çayı'ndan eskiden Maden veya Hüyük olarak anılan mevkie doğru akan, su taşıyan Şıh Irmağı, Şıh Çayı'nın isimlerindeki benzerlikten hareketle söz konusu Şıh (veya Şeyh) tarihi vakıf kayıtlarında adı geçen camii vakfının banisi olan Şeyh ailesinin Çavuşçu'nun kurucuları olduğu düşünülmektedir.

Kabristanlık olan Eski Cami'nin etrafındaki tarihi ecdat mezarları yeni yapılan Ilgın ilçe bağlantı yolunun açılışı esnasında kaldırılarak düzlenmiş, mezar taşları da gerektiği gibi korunamadığı nakledilmektedir. Eski mezarlıktaki çevre ihata duvarında malzeme olarak kullanılan kırılmış, tahrip olmuş, bir kısmı yarısına kadar toprağa gömülü mezar taşlarının bazıları günümüze intikal edebilmiştir. Mevcut bu ecdat yadigarı mezar taşlarının gelecek nesillere aktarılabilmesi ve Çavuşçugöl'ün hatta Ilgın'ın tarihçesiyle ilgili olarak istifade edilebilmesi için fotoğraflanması ve üzerlerindeki Osmanlıca, Osmanlı Devri Alfabesi'yle yazılmış kayıtların günümüz alfabesi'ne dönüştürülmesi çalışmalarının yapılması kültür tarihimiz açısından katkı sağlayabilir.

Fotoğrafta, Ilgın, Çavuşçugöl Mahallesinden genel bir görünüm.
Kaynaklar:
Beytullah Yıldırım / Ilgın Araştırmaları

20 Haziran 2021 Pazar

Tarihte Ilgın'a Bağlı Yerleşim Yerleri Derbent

Tarihte Ilgın'a Bağlı Yerleşim Yerleri: Derbent 

Derbent, tarihte uzun yıllar Tatlar Hisarı adıyla Ilgın'a bağlı bir köy konumundaydı. Osmanlı Devleti dönemi kayıtlarında Ilgın'ın yerleşim yerleri arasında sayılmaktadır.

Derbent, Konya'ya 78 km mesafede 1930 yılında kasaba, 1990 yılında ilçe olmuş 2020 yılı itibariyle nüfusu 4.221 olan Konya'ya bağlı bir yerleşim birimidir. Coğrafi olarak Derbent arazisi kuzeyden doğuya uzanan Morbel Dağları, doğudan güneye uzanan Aladağ, güneyinde Ablağı ve Dikmen Dağları ile batı ve kuzeyinde yer alan yaylalarla çevrilidir. 

Derbent, Selçuklular döneminde “Eşrefoğulları Beyliği” sınırları içinde kalmıştır. Eşrefoğulları Beylik sınırları; Beyşehir ve Seydişehir'den sonra, Ilgın, Bolvadin ve Akşehir sınırlarını içine alır. Bozkır, Şarkîkaraağaç, Yalvaç, Gelendost, Kıreli, Doğanhisar ve hatta Çal gibi şehirler de zaman zaman beylik sınırlarına dâhil olmuştur.

Osmanlı Döneminde, “derbent” kelimesi teşkilat anlamında kullanılmıştır. Bu anlamda, dağlar üzerindeki geçitlerde ve boğazlarda kullanılan karakollara “derbent” denilmiştir.

Tarihi kayıtlara göre Osmanlı Devleti döneminde 18. yüzyıla ait Osmanlı belgelerine göre Derbent'in eski adı Tatlarhisarı'dır. 

Tatlarhisarı Derbent'in kuzeyinde küçük bir köyün adıdır. Osmanlı Konya Salnamelerinde 1880'den sonra Derbent'i kayıtlı görüyoruz. Bu tarihlerde Derbent'te bir eğitim kurumu olarak bir medrese bulunduğu, medresinin 40 talebesi olduğu kayıtlıdır. 

Derbent'te yerleşik bulunan halkın büyük çoğunluğu Tatlarhisarı Köyü'nün devamıdır. 1722 yılında verilen kayda göre, Köy “derbent” hizmetine tayin edilmiştir. Bu belgede şu ifade yer almaktadır: 

“Ilgın kazasına dahil bulunan, Tatlar Hisarı (Çiğil) Derbend’i ahalisi, Derbent hizmetine dahil edildi. Avarızhanelerini tediye etmek ve derbentcilik yapmakla mükellef kılındı." denilmektedir. Tatlarhisarı, 1729 yılına kadar, Akşehir Sancağı’nın Ilgın Kazası’na bağlı kalmıştır.

Derbentte yaşayanların kökeni Ilgın Aşağıçiğil yani Çiğil Türklerindendir. Aşağıçiğil'den 1727 yılında 62 hane Derbent'e yerleştirilmiştir. Bu tarihlerde Ilgın Argıdhanı'na Akşehir ve Ilgın Kazaları ve köyleri ile birlikte Derbent civarına da 62 hane Çiğilli nakledilmiştir. Bu 62 haneden kaçının Derbent civarına yerleştirildiği tespit edilememiştir. Yerleştirilenler: Boz Ulus Türkmenlerinden Kara Halilu, Çavuşdurlu ve Bekirli cemaatleri (Aşiretleri) idi. 

18.Yüzyılda Osmanlı Devleti sınırları içindeki Derbent teşkilatları bozulmaya başlamıştır. Bu bozulma Konya Derbent’i içinde geçerlidir. Bozulma sonucunda, Tanzimat devrinde yeni kurulan Zaptiye İdaresine bağlanan Derbent, bundan sonra sadece “DERBENT” ismiyle anılmaya başlamış, kayıtlara da “Derbent” geçmiştir.

Derbent günümüzde Konya'nın ilçelerinden biri olmakla birlikte bir zamanlar Ilgın ilçesi Aşağı Çiğil'e bağlı bir köy konumunda idi. 

Fotoğrafta, Derbent ilçesinden genel bir görünüm.
Kaynaklar:
Beytullah Yıldırım / Ilgın Araştırmaları

Ilgın Belekler Mahallesi

Ilgın Belekler Mahallesi

Ilgın, Belekler Köyü Morbel dağlarından çıkan pınarların oluşturduğu Battal deresinin kaynağında, yöresel adlarıyla Tepetarla, Kızıldere, Kuruçeşme, Bozbeleni ve Böğetdere gibi Sultandağları'nın uzantısı olan dağların arasında kurulmuş bir orman köyüdür. Ilgın'a uzaklığı 45 km. dir. Yukarı Çiğil mahallesinden sonra devamında bir yolla ulaşılır. Köyün tarihi hakkında kesin bir bilgiler yoktur. Rivayete göre Antalya - Belek mevkiinden gelen iki kadın buraya yerleşmiş, adları “Melek” olan kadınlardan dolayı köyün adı “Melekler” olmuş, daha sonra “Belekler” olarak değişmiştir. Araştırmacı yazar Fahrettin Alişar “Çiğil Türlerinde Yer Adları” adlı eserinde “Alakır mevkii, Aşağı Çiğil, Katırcıoğlu, Yukarı Çiğil gibi yer adlarının yanında “Belekler” adını da kullandıklarını belirtmektedir. Belekler'de Çakılpara ve Kayaönü mevkii, bölgenin eski yerleşim merkezi olduğunu gösteren, üzerinde Roma yazılarının olduğu sikkeler ve işlenmiş kayaların bulunduğu antik dönem kalıntılarının olduğu ören yerleridir. Bu bölgede bulunmuş ağzından sular akan bir aslan heykeli köyün içindeki Ortaköprü başında duruyordu. Belekler Cuma Camii sivil mimari örneği olarak önemli tarihi yapılardan birisidir.

Beleklerin nüfusu 2007 yılı sayımlarına göre 725 iken 2019 rakamlarına göre 430 kişidir. Belekler'de yaşayan halkın geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır.

Fotoğrafta, Ilgın, Belekler Mahallesinden genel bir görünüm. 
Kaynaklar:
Beytullah Yıldırım / Ilgın Araştırmaları

Ilgın Lala Mustafa Paşa Külliyesi Çevresi Fırın

Ilgın Lala Mustafa Paşa Külliyesi Çevresi Fırın

Ilgın Hatıraları

Ilgın, Lala Mustafa Paşa Külliyesi Kapalı Çarşı, arasta (kapalı çarşı) bedesten girişindeki Çiğilli Numan'ın 1980'li yıllarda yıkılan ekmek fırını ve çevresi görülüyor. 

Kaynaklar:
Beytullah Yıldırım / Ilgın Araştırmaları


18 Haziran 2021 Cuma

Ilgın'ın Fotoğrafçıları Foto Salih

 Ilgın'ın Fotoğrafçıları Foto Salih


Ilgın, Lala Mustafa Paşa Külliyesi, arasta (kapalı çarşı) bedesten duvarı yanında seyyar şipşak fotoğrafçılık yapan döneminde Ilgın'da iki fotoğrafçıdan birisi olan Foto Salih merhum Salih Erol. Ilgın'da o yıllardaki diğer fotoğrafçı ise Foto Seher Mehmet.

Vefat edenlere Allah rahmet eylesin. Mekanları cennet olsun.

Kaynaklar:
Beytullah Yıldırım / Ilgın Araştırmaları

Ilgın Nur Camii

Ilgın Şıhcarullah Mahallesi Nur Camii. İnşa tarihi 1990. Sene 2018

Kaynaklar:
Beytullah Yıldırım / Ilgın Araştırmaları

17 Haziran 2021 Perşembe

Ilgın Avdan Mahallesi

Ilgın Avdan Mahallesi

Ilgın, Avdan köyü Ilgın'ın 18 km. kuzeydoğusunda, bölgede Terlik tepe diye anılan bir tepenin güneyinde Acı kuyu adlı derenin iki yakasında kıraç bir arazi üzerinde kurulmuştur. Köyün nüfusu 2007 sayımlarına göre 323 kişi iken 2019 yılı rakamlarına göre 245  nüfuslu bir köyümüzdür. Acı kuyu deresi boyunda bulunan su kuyularının hepsinin suları acı olmasına rağmen köyün dışındaki iki kuyunun suyu tatlı olup, adları da Tatlı kuyudur. Köyün tarihi hakkında yeterli bilgi olmamakla birlikte kadim bir yerleşim yeri olan Avdan'ın Osmanlı dönemi kayıtlarında Ilgın'a bağlı bir köy olarak ismine rastlanmaktadır. Avdan köyünün adı, anlatılanlara göre, eskiden köyün bulunduğu alan yaban kazlarının ve ördeklerin yaşadığı bataklık bir av sahası imiş. Burada avlanıp dönenlere “nereden geldiği” sorulduğunda “avdan” diye cevap vermelerinden dolayı köyün adının bu sebeple köyün adının “Avdan” olduğu söylenilmektedir.

Avdan köyünün, Kör kuyu ve Havzan adlı iki yaylası vardır. Bahar aylarında üretilen süt köyün ortak malı olan mandırada peynir ve yağa dönüştürülerek ilçede Ilgın pazarında satılmaktadır.

Avdan'da, Köylullar mahallesi, Terliktepe mahallesi ve Karşı olmak üzere 3 mahallesinde yaşayan halkın geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır.

Fotoğrafta, Ilgın, Avdan Mahallesinden genel bir görünüm. 
Kaynaklar:
Beytullah Yıldırım / Ilgın Araştırmaları

16 Haziran 2021 Çarşamba

Ezan-ı Muhammedîmizin Aslına Dönşünün 71. yıldönümü

Ezan-ı Muhammedîmizin Aslına Dönüşünün 71. yıldönümü

Bugün Ezan-ı Muhammedîmizin 18 yıl aradan sonra 16 Haziran 1950 tarihinde minarelerimize ve gönüllerimize tekrar girdiği günün 71. yıldönümü.

Dünya’nın dört bir yanında ortak bir dil ile Müslümanları namaza camiye davet için Arapça olarak okunan Ezan-ı Muhammedi ülkemizde bir dönem maalesef Türkçe okundu!

Ezan, aslına uygun olmayan biçimde ilk defa 30 Ocak 1932 tarihinde Hafız Rıfat tarafından Fatih Cami’nde okundu. 3 Şubat 1932 ‘de Kadir Gecesinde Ayasofya Camii’nde Kuran-ı Kerim, kamet ve tekbirler Türkçe okundu. 4 Şubat 1933 ‘de müftülüklere Ezan-ı Muhammediyi Türkçe okumalarını isteyen bir genelge gönderildi. 1941 yılında çıkarılan 4055 sayılı kanunla TCK’nın 526. Maddesine bir fıkra eklenerek Ezan’ı aslına uygun olarak okuyanlara 3 aya kadar hapisle 10 liradan 200 liraya kadar para cezası kesilmesi kanunlaştırıldı.

Tek Parti döneminde yaşanan bu uygulama 16 Haziran 1950 tarihinde merhum Adnan Menderes liderliğinde Demokrat Parti tarafından Ezan’ın tekrar aslına çevrilmesi ile son bulmuştur. 

O gün ülkenin dört bir yanında benzer manzaralar yaşandı. Ezanın aslına uygun olarak okunmasına imkân kılan Meclis kararı o gün radyolardan ilan edilince, Türkiye’nin dört bir yanında halk sevinçten sokaklara dökülmüştü. Tüm gözler minarelere çevrildi ve ilk ezan sesi beklenmeye başlandı. Halk sevinçten çılgına döndü. Gözyaşları tüm Türkiye’de sel olup aktı. Yasanın 17 Haziran 1950 tarihli resmi gazetede yayınlandığı gün, aynı zamanda Ramazan ayının da ilk günüydü. Bu durum halktaki duygu yoğunluğunu daha da artırdı.

Ancak 10 yıl sonra 1960 darbesinde askerlerin darbe için en önemli gerekçelerinden biri Ezan’ın aslına çevrilmesi oldu. Merhum Başbakan Adnan Menderes Ezan’la birlikte ülkenin değerlerine sahip çıkmanın bedelini idam edilerek hayatıyla ödeyecekti. Allah rahmet eylesin. 

Ruhumun senden ilahi şudur ancak emeli, 
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli, 
Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli, 
Ebedi Yurdumun üstünde benim inlemeli.

Mehmet Akif Ersoy – İstiklal Marşı
Fotoğrafta, Ilgın Lala Mustafa Paşa Camii minaresi şerefesi görülmektedir. 
Kaynaklar:
Beytullah Yıldırım / Ilgın Araştırmaları


Ilgın Balkı Tarihi Eski Camii

Ilgın Balkı Tarihi Eski Camii

Ecdat yadigarı Ilgın civarındaki Osmanlı Devleti dönemi tarihi eserlerinden biri olan Balkı Köyü Camii "Nefise Hatun Cami", "Eski Cami" ve "Balkı Köyü Cami" isimleriyle bilinen yapı, Ilgın Balkı Mahallesinde köyün merkezinde Mehmet Ali Caddesinde eğimli bir arazi üzerinde yer almaktadır. Cami’nin inşa tarihini belirten kitabesi olmadığı için farklı tarihlendirmeler yapılmıştır.

Balkı camii mihrab kitabesinde yer alan ‘‘maşaallah sene Hicri 1309’’ ibaresi tarihi yapıyı Hicri1309 Miladi 1891 yılına tarihlenmektedir. Yapılan araştırmalarda, Nefise Hatun’un vakfiyesinin tespit edilemediği ancak Hurufat ve


Evkaf defterlerindeki atama ve ödenen ücretler doğrultusunda vakfiye bilgilerine ulaşıldığı ve bunlara dayanarak, yapının Osmanlı Sultanı Murat Hüdavendigar’ın kızı olduğu düşünülen Nefise Hatun tarafından inşa ettirildiğini belirtilmektedir (Özdemir, 2014:96). Buradaki bilgilere göre; Nefise Hatun Vakfının ulaşılabilen ilk mütevellisi Ahmet'in görev süresi Kasım 1703 tarihinde uzatılmıştır.

Ilgın Balkı Köyü Camii, mimari ve süslemeleri bakımından 17. yüzyıl Geç Osmanlı Dönemi özelliklerini yansıtan önemli örneklerden biridir. Bölgedeki pek çok örneği gibi ahşap direkli ve tavanlı cami geleneğinde inşa edilmiştir. Mimari özelliklerinden ziyade süslemeleri ile dikkat çekmektedir.


Ahşap, taş, alçı ve boyalı süsleme olmak üzere çeşitli malzemelerle yapılan süslemeler bir arada kullanılarak zenginleştirilmiştir. Taş süsleme dış cephede ve minberde, alçı süsleme mihrapta, ahşap süsleme vaaz kürsüsü ve mahfilde görülür iken boyalı süsleme ise harim duvarlarını adeta boş yer kalmayacak şekilde bezenmiştir.

Fotoğrafta, Tarihi Balkı Eski Camii görülmektedir. 

Kaynaklar:
Beytullah Yıldırım / Ilgın Araştırmaları

15 Haziran 2021 Salı

Ilgın Gölü Kamışı

Ilgın Gölü Kamışı

Ilgın Çavuşçu Gölü yaklaşık olarak 51 km² yüzölçümüne sahiptir. Göl, kuzey-güney yönünde uzunca bir elips biçimindedir.

Gölün kapladığı alan sabit değildir; değişir. En geniş olduğu dönemlerde 90 km²’yi bulduğu olur. Göl iki bölüm olarak düşünülür. Kuzey kesiminde yakındaki eski adı Çavuşçu olan köyünün adından dolayı Çavuşçu Gölü; güney bölümüne de ilçe merkezinin adı nedeniyle Ilgın Gölü adı verilmektedir.

Gölün kuzey kesiminde sular bazı yıllar çekilir ve sığ yerler açığa çıkar; güney bölüm ise hiç kurumaz.

Ilgın Çavuşçu Gölü küçük bir tektonik çukurluk içinde yer alır. Çavuşçu Gölü’nün suları tatlıdır. Kıyılarda saz, kamış yetişir. Sazlıklar, sulak alanda yaşayan kurbağa, su yılanı, kuşlar, su kaplumbağası içinde yaşam alanı oluştururlar. Saz kamış olarak da bilinen bu bitki ağaç gibi odunsu bir gövdeye sahip olup, 4 metre boya ulaşabilirler. Sulak ortamları seven kamış bitkisi bulunduğu bölgede hızla çoğalır ve kısa sürede yetişkin hale gelebilirler. Eski dönemlerden günümüze genellikle kerpiç yapı evlerin çatı örtüsü yalıtım malzemesi olarak bu sazlıklarda yararlanılmıştır.

Ilgın'ın güneyindeki Sultan Dağları’nın doğu uzantılarının kuzeye bakan yamaçlarından

kaynaklarını alan bazı çaylar Çavuşçu Gölü’nü besler. Gölün dışarıya doğal akıntısı, sulama amacı dışında yoktur. Fakat, tabandaki karstik kanallar yardımıyla suların çevreye aktığı sanılmaktadır. Ayrıca buharlaşma ve sızma

yoluyla da su yitimi olur.

Çavuşçu gölü içindeki doğal sıcak su kaynakları daima ılık bir ortam yaratmakta, en soğuk aylarda bile suya girme olanağı

bulunmaktadır. Gölde sıcak su kaynaklarının yanı sıra maden suyu kaynakları da vardır. Bunlar şifa umuduyla, yöre insanlarınca, içmece olarak kullanılır.

Çavuşçu Gölü’nde sazan ve turna balığı yaşar. Avlanma mevsiminde bol balık görülmektedir.

Ilgın, kaplıca termal sağlık turizmi açısından büyük olanaklara sahiptir. Felç, siyatik, romatizma, damar sertliği, göz hastalıkları, böbrek ve sinir sisteminin düzgün çalışması, şeker hastalığı, cilt üzerindeki lekelerin yok olması ve benzeri hastalıklara iyi geldiği bilinen Ilgın şifalı sıcak su kaynakları, yaz mevsiminde binlerce insana hizmet vermektedir.

Fotoğrafta, Ilgın gölü sazlıklarında bir zamanlar hasat yaparak Ilgın Kapaklı köyünden emekli öğretmen (taş kafa) Nevzatgilin kamyonu görülmektedir. 
Kaynaklar:
Beytullah Yıldırım / Ilgın Araştırmaları

Ilgın Ağalar Mahallesi

Ilgın Ağalar Mahallesi 

Ilgın, Ağalar Köyü Ilgın'ın 7 Km doğusunda düz ve verimli bir arazi üzerinde kurulmuştur.  Ağaların nüfusu 2007 nüfus sayımına göre 713 kişi iken 2019 rakamlarına göre 617 nüfuslu bir köyümüzdür. Ağalar köyünün tarihçesi anlatılanlara göre adını köyün olduğu bu bölgeye yerleşen 3 “Ağa”dan almıştır. Köy halkı, Bozkır, Balkı, Çiğil, Atlantı ve çevre köylerden gelenlerden oluşmuştur. İlk yerleşim yeri 3 Ağa'nın yerleştiği şimdiki köyün bir kilometre doğusunda Yeniköy üstü mevkiidir. Köyün tarihi hakkında kesin bilgiler yoktur. Ağalar'da Çayır Höyük (Saman Tepe) bölgenin önemli bir antik dönem yerleşim yeri ve ören yeri olduğunu göstermektedir.

Ağalar Köyü sınırları içerisinde, kum ocaklarındaki çalışmalarda ele geçen üzerinde yazı ve resimler bulunan antik döneme ait lahitler (Kaya mezarları) Ilgın Belediyesi itfaiye bahçesinde bulunmaktadır. Bölgenin eski bir yerleşim yeri olduğunu belgeleyen tarihi eserlerden bazılarının da Akşehir müzesinde sergilenmektedir.

Bulcuk ve Saraycık bağları (Saracık) tarafından Antalya'ya kadar uzanan tarihi Tuz yolu bu köyümüzden Ağalardan geçmektedir. 

Ağalar, Harmanyeri mevkiinde 1970'li yıllara kadar şifalı olduğuna inanılan kükürtlü bir maden suyu çıkmakta idi. Çevre il ve ilçelerden gelen ziyaretçiler bu suyun çevresinde bir çadır köy oluştururlardı. Doğal yollardan, kendiliğinden çıkmakta olan bu pınar, içmece suyu günümüzde kaybolmuş durumdadır. Bu kaynağın incelenerek yeniden araştırılarak ortaya çıkarılması Ağalar köyümüz ve Ilgın ilçemiz için yararlı olabilir.

İstanbul Ilgınlılar Derneğimizin kurucularından  merhum, kıymetli büyüğümüz, Ilgının sevilen simalarından Avukat Mustafa Aydın Ağalarlıdır. Allah rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun.

Ağalar Köyünün iki yaylası vardır. Yaylada sürekli kalınmakta ve hayvancılık yapılmaktadır. Köy halkının geçim kaynağı, tarım ve hayvancılıktır.

Fotoğrafta, Ağalar köy merkezinden bir kış manzarası görülüyor.
Kaynaklar:
Beytullah Yıldırım / Ilgın Araştırmaları

14 Haziran 2021 Pazartesi

Ilgın Lala Mustafa Paşa Camii

 Ilgın Lala Mustafa Paşa Camii 

Ilgın, Lala Mustafa Paşa Külliyesi, yapılar topluluğundan birisi olan Kurşunlu Camii. Giriş kapısı üzerindeki nefis bir hat ile mermer pano üzerine yazılmış kitâbeye göre Osmanlı Devleti döneminde Hicri 984 (Miladi 1576) yılında inşa edildiği yazmaktadır.


Kaynaklar:
Beytullah Yıldırım / Ilgın Araştırmaları
 

13 Haziran 2021 Pazar

Ilgın Yukarı Çiğil Mahallesi

 Ilgın Yukarı Çiğil Mahallesi 

Ilgın, Yukarı Çiğil Mahallesi, Konya'nın batısında olup 85 Km, ilçe Ilgın'ın güneyinde olup 35 Km uzaklıktadır. 1300 rakımlı kadim bir yerleşim yeridir. İklimi karasal iklim olup yazları sıcak ve kurak, kışları kar yağışlı ve soğuk geçer. Kasaba güney batıda yakınında Aşağıçiğil, güney doğuda Belekler köyü, kuzeyde Bulcuk, Çatak ve Geçit köyleri, kuzeydoğuda Gökçeyurt ve kuzey batıda Balkı ile çevrilidir. 

Yukarı çiğil, dağlık ve ormanlık bir araziye sahiptir. İçme suyu kaynakları açısından zengindir. Doğal güzellikleri ile öne çıkan dağları, ormanları ve su kaynakları ile pek çok doğal zenginliğe sahiptir. 

Yukarı Çiğil 2013 tarihli nüfus sayımına göre 2539 kişi iken, 2019 rakamları ile 2146 olarak tespit edilmiş edilmiştir. 1967 yılında Belediye teşkilatı kurularak Kasaba yerel yönetim şeklini almıştı.

Yirmi dört Türk, Oğuz boyundan birisi olan Çiller tarihçi Faruk Sümer'in "Oğuzlar" isimli eserindeki tespitlerine göre: "Şimdiki Türkiye'de dört tane Çiğil isminde köyler vardır, bu demektir ki Moğol istilâsında bazı Çiğiller küçükasya'ya göç etmişlerdir." diyor. Yukarı Çiğil, Osmanlı Devleti kayıtlarında Çiğil-i Ulvi olarak geçmekte olup tarihi bakımdan antik devirlerden itibaren farklı dönemlere ait zengin bir yapıya sahiptir. Zengin halk kültürü, tarihi camii, çeşmeleri ve evleri tarihi dokusunun zenginlikleri arasında sayılabilir.

Büyük Mahalle, Küçük Mahalle ve Yeni Mahalle olmak üzere 3 mahallede yaşayan halkın geçim kaynağı, tarım ve hayvancılıktır.

Fotoğrafta, Yukarı Çiğil'den genel bir manzara görülüyor. 
Kaynaklar:
Beytullah Yıldırım / Ilgın Araştırmaları

12 Haziran 2021 Cumartesi

Şair Atilla İlhan Hatıralarında Ilgın

Şair Atilla İlhan Hatıralarında Ilgın

Türk edebiyatının önemli isimlerinden biri olan Şair Attilâ İlhan’ın çocukluk yılları babasının resmî görevi sebebiyle Ilgın’da geçti. 

Babası kaymakam olarak Ilgın’a tayin edildiği için babası, annesi ve kardeşiyle birlikte trenle Ilgın’a gelirler. Kardeşi Çolpan İlhan o tarihte yeni doğmuş bir bebektir. Aileyi Ilgın istasyonunda kaymakamlıktan bir heyet karşılar. Ilgın’a ilk geldiği günlere dair izlenimlerini ileriki yıllarda yaptığı söyleşilerde ve eserlerinde anlatır. Çocukluğu İzmir gibi büyük ve gelişmiş bir şehirde geçen Attilâ İlhan için Ilgın yılları¸ Anadolu insanını yakından tanıma fırsatı verir. Evlerine yerleştikleri ilk akşam ziyaretlerine gelen Miyase Nine tüm ailenin hoşuna gider ve Ilgın’da kaldıkları süre içerisinde bu Ilgınlı hanımla sıkça görüşürler, dost olurlar. Attilâ İlhan 1932 yılında başladı ilköğrenimini yeni bitirmiş bir öğrenci olarak çevresini ve olan bitenleri dikkatli bir şekilde gözlemler. 1937 yılında Ilgın'da o yıllarda Ortaokulun olmaması nedeniyle 1937-1938 döneminde okuyamadı. Bu günleri anlattığı hatırasında Ilgın'da sadece İlkokul olduğu için babası onu tekrar ilkokul beşinci sınıfa gönderilir amaç ilkokul son sınıfı bir kez daha tekrar etmesidir. Kaymakam babasının Konya'da bir ortaokula yazdırma çabaları da netice vermeyince mecburen aynı sınıfı tekrar edecektir. 

Ilgındaki beş sınıflı İlkokulun dördünün hocası vardır ama bir sınıfa girecek hoca yoktur. Orada Attilâ İlhan'a birinci sınıfların başında durma görevi verilir. İzmir'de yaşadığı rahat burjuva aristokrat hayatından sonra yokluk ve sefaletle bu Anadolu kasabasında tanışır. Bu izlenimlerini de şu şekilde aktarmaktadır:

"Ilgın ilçesinin ilkokulunda öğretmen gibi yoklama kâğıdı alıp, çocukların başına gidiyorum! Sınıfa ilk girişimi hiç unutmam. Böyle bir şeyi unutmam mümkün değil. Daha kapıdan girerken bir şeye çarptım, adeta böyle çarptım: Bir koku! Aman yarabbi! Bu koku nereden geliyor? İçeriye girdim; çocuklar oturmuşlar, hayretle bana bakıyorlar, minik minik çocuklar. O kokuyu iyice merak ettim, sonunda keşfettim: Sefalet kokusu! Çok acı bir koku."

"Okulda (İzmir'de) okurken bir Anadolu yaratmıştım ben kafamda. Ve o Anadolu İzmir'den pek farklı değildi. Çok ciddi bir hayal kırıklığına uğradım; çünkü bize durmadan "Sen ne güzel bulursun / Gezsen Anadolu'yu" şarkısını söyletirlerdi. Anadolu güzel müzel değildi, çok zor durumdaydı. İşler kötüydü, yoksulluk diz boyu. Toprak evlerdeki hayatlar çok çetindi. Sonradan öğrendim, bizim oturduğumuz ev, vaktiyle bir Ermeninin eviymiş, imparatorluk zamanından kalma."

Babası Muharrem Bedreddin Bey¸ Ilgın’da üç yıl süreyle kaymakam olarak görev yapar ve bu süre zarfında Ilgın’da ikamet ederler. Ilgın’da geçen yıllar¸ Attilâ İlhan için müthiş bir tecrübe ve gözlem imkânı verir. Şair Atilla İlhan “Anadolu’ya gitmesem ben, ben olmazdım” der.

Fotoğraf, Ilgın 1960'lı yıllardan bir görünüm.
Kaynaklar:
Beytullah Yıldırım / Ilgın Araştırmaları

10 Haziran 2021 Perşembe

Ilgın Şıhcarullah Camii

 Ilgın Şıhcarullah Mahallesi Şıhcarullah Camii

Kaynaklar:
Beytullah Yıldırım / Ilgın Araştırmaları

Ilgın Uçağı

 THY Türk Hava Yollarının Ilgın isimli uçağı

Kaynaklar:
Beytullah Yıldırım / Ilgın Araştırmaları

Ilgın Balkı Mahallesi

Ilgın Balkı Mahallesi 

Ilgın, Balkı Köyü Ilgının daha önce belediyelik olan kasaba konumundaki büyük ve kalabalık bir yerleşim birimi. Balkı, 25 Kasım 1998 tarihinde belediye statüsü alarak beldeye dönüştü. Balkı belde belediyesi 12 Kasım 2012'de TBMM'de kabul edilen 6360 sayılı Büyükşehir kanunu ile Ilgın'a bağlı bir mahalle oldu.

Balkı, Ilgın'ın 16 km. güneyinde Sultan Dağları eteklerinde, kuzeybatısında Asarlık, Yakıncadağ, batıda Dibekli Tepesi, Deveyokuşu güneyde Bozburun, Yarıkkaya, Kireçen doğuda Irbazan sırtları, güneydoğuda Kayaönü, Kirezliçukur, Gövenli tepeleri arasında geniş bir vadide Battal Deresi etrafında kurulmuş şirin bir orman köyümüzdür. Kuruluş tarihi hakkında kesin bilgiler bulunmamakla birlikte 1584 yılında Osmanlı arşivlerinde 6000 akçelik vergi kaydına rastlanmıştır. 1960 yılında MTA'dan maden mühendisi Baki CANİK'in araştırmalarında tarihi Balkı caminin bulunduğu tepe, Balkı Deresi'nde Navruzlu Burun tepesi ve Gülpınar tepesinde 9. yüzyılda kurşun madeni işlenen üç fırının bulunduğu anlatılmaktadır. Eski cami (Balkı camii) bu fırınlardan birinin külleri üzerinde, temeline ağaç hatıllar atılarak yapılmıştır. Caminin dikdörtgen, kubbesiz ve toprak damlı, direklerin uzun ve kalın ağaçlardan oluşu Selçuklu mimarî tarzını hatırlatması nedeniyle kasabanın kuruluşunun Selçukluların son döneminde olduğu tahmin edilmektedir. 

Osmanlı dönemi tarihi Balkı köyü camii (Nefise Hatun Camii, Eski Camii), Osmanlı Sultanı Murat Hüdavendigar’ın kızı olduğu düşünülen Nefise Hatun tarafından inşa ettirdiği yapım tarihi kesin bilinmemekle birlikte camii vakıf kayıtlarına göre 1703 tarihinden önce mevcut olduğu anlaşılıyor.

Kürtlük, Ağısmıyıl ve Belören mağarası köyün ören yerleridir. Çift sürerken tesadüfen çıkan mezarlarda küpler içerisinde kül ve kemiklerin bulunması, bölgenin İslâmiyet öncesi bir yerleşim yeri olduğuna işaret etmektedir. Gökçeyurtlu eczacı Sabri ASLAN'dan öğrendiğimize göre Gökçeyurt'ta da bulunan Asarlık tepesinin anlamı; “Asurlu papazların günah çıkarttıkları yer” anlamındadır. Kasabamızda bulunan Asarlık mevkiinde yığma olduğu belli olan Hocaların Höyükte eski dönemlere ait çanak ve çömlek parçalarına rastlanmıştır. Kasabanın doğusunda “Mederese” adlı mevkiinde 13. yüzyılda eğitim-öğretim yapılan medreseye ait yapı temelleri mevcuttur. Adaras mevkiinde Ağalar, Bulcuk ve Saraycıktan gelerek Antalya'ya kadar uzanan tarihi “Tuz yolu” üzerinde Roma döneminde “Adriyanus” adlı bir şehir merkezi vardır. Bu merkezde yolcuların konakladığı bir han'ın olduğu, yol ve köprü yapımı sırasında ortaya çıkan işlenmiş taşlardan anlaşılmaktadır. Aynı mevkiinin, Bulcuk ve Gökçeyurt'taki Elmalı'dan geçen İpek Yolu'nun üzerinde olduğu anlatılmaktadır. Balkıların naklettiğine göre köyü ilk kuranların Yörükler olduğu ve eski caminin çevresinde yedi haneden ibaret olduklarını, çevrenin bataklık, sazlık, balkanlık bir yer olması nedeniyle, “Balkı” adının buradan geldiğidir. Ayrıca “Konya İl Yıllığı”'nda “balkı” kelimesinin anlamı; “Kırım topraklarında Kara Deniz'e dökülen Don ırmağı çevresindeki çamur çukurlarının adı” olarak geçmektedir.

Balkının nüfusu 2013 tarihinde 920 kişi iken, 2019 tarihinde 757 olarak tespit edilmiştir. Balkı'da Dibekbaşı, Ganelarası, Hanyolu ve Asarlık adlı 4 mahallede yaşayan halkın geçim kaynağı, tarım ve hayvancılıktır.

Fotoğrafta, Balkı genel manzarası görülüyor. 
Kaynaklar:
Beytullah Yıldırım / Ilgın Araştırmaları

9 Haziran 2021 Çarşamba

Ilgın Tarihi Ahşap Camii Kapısı

Ilgın Tarihi Ahşap Camii Kapısı

İstanbul, Sultanahmet, tarihi At Meydanı'nda bulunan, Türk ve İslam Eserleri Müzesinde kayıtlı olan ve Ilgın'da bir camiden getirilmiş olan tarihi ahşap camii kapısının hangi camiye ait olduğu bilinmiyor.

Bahaeddin Ögel'in "Selçuklu Devri Anadolu Ağaç İşçiliği Hakkında Notlar" isimli çalışmasında konu hakkında şöyle diyor:

"Eski Bir Ilgın Kapısı

Türk ve İslam Eserleri Müzesinde bulunan bu kapı, Müze envanterine göre Ilgın'dan gelmiştir. Hangi camiden geldiğine dair bir kayıt yoktur. Eser tarihlenmemiştir.

Eser, on köşeli bir yıldız kompozisyonudur. Ortada bir madalyonlu kompozisyonu ihtiva eder. Tabla tezyinatı Anadolu'daki diğer eserlerden farklı olarak rozet veya ufak simetrik şekillerden müteşekkildir. Çıtaların kıvrım noktaları ufak düğmelerle süslenmiştir. Aşağı ve yukarı kısımlardaki badem şeklindeki madalyonlar da baklava şeklinde dilimli şekilde bir kafes tezyinatı ve kıvrım yerlerinde de görmekteyiz. Kenarında bıçak kertikleri ile süslenmiş bir bordür de vardır.

Köşelerdeki Mührü Süleyman yalnızca Ankara Sülünlü kapısında bulunur. Küçük bıçak kertikleri bu eserde de vardır. 

Madalyonun sağ ve sol yukarısında gene aynı bıçak kertikler ile kuşlar da tasvir edilmiştir. Kuşlar çok iptidai bir şekilde yapılmıştır. Bu kuşların mevcudiyeti Karaman ve Ankara kapılarındaki arslan, sülün ve grifonların tesadüfen konmadığını izah eden bir delildir."

Tarihi Ilgın Camii Ahşap Kapısı fotoğrafına ulaşamadık. Eser hakkında Bahaeddin Ögel ayrıntılı bilgiler vermektedir.

Fotoğrafta, İstanbul Türk İslam Eserleri Müzesi'nde sergilenmekte olan 15. yüzyılın başlarına tarihlenen, Karamanoğulları Beyliği Dönemi'ne ait ve müzeye Karaman'dan getirilmiş olan ahşap kapı kanatları görülüyor.
Kaynaklar:
Beytullah Yıldırım / Ilgın Araştırmaları

Ilgın Otogarı Otobüs Terminali

 Ilgın Otogarı Otobüs Terminali


Ilgın'da Camiatik Mahallesinde, şehirler arası otobüs terminalleri ve seyahat acentalarının olduğu Ilgın Otobüs Terminali.

Ilgın'a  karayolu seyahat firmaları ile seyahat ve ulaşım merkezi Ilgın Otogarı ve  civarının 2021 yılı itibariyleve genel görünümü.

Kaynaklar:
Beytullah Yıldırım / Ilgın Araştırmaları

8 Haziran 2021 Salı

Ilgın Dereköy Mahallesi

Ilgın Dereköy Mahallesi 

Ilgın, Dereköy Köyü Ilgın'ın 20 km. kuzeydoğusunda, Kurtlukuyu ve Yalburt yaylası arasında kurulmuş, bir derenin içinden geçtiği güzel bir Yörük köyümüzdür. Nüfusu 2007 rakamlarıyla 117 olup 2019 tarihi nüfusu 96'dır. Köyün tarihi oldukça eskidir. Dereköy'ün hemen kenarındaki Domalan höyüğü, köy koruluğunun yanında Macar mevkii arkasındaki eski mezarlık köyün antik ören yerleridir. Aynı mevkide höyüğe benzeyen bir tepenin altında eskiden barınak olarak kullanıldığını düşünülen bir mağara vardır. Doç. Dr. Hasan Bahar ve Alpay Bizbirlik ile 1994 yılında yaptıkları “Ilgın Çevresi Yüzey Araştırmaları'nda”; Örnek köy olarak da anılan Dereköy'ün 1501'de Şehzade hassı, 1521'de Timar olarak geçtiğini, köyün vergi hasılının ise 1501'de 1632 akçe, 1521'de 2099 akçe, 1525'de 2156 akçe olduğunu belirtmektedirler. Ayrıca Dereköy'ün 2 km. kuzeybatısında, Çavuşçugöl kenarında bulunan bu günkü adıyla Misafirli Köyü (eski adı Kürtköyü'dür), Dereköy'e ait Kürd mezrası olduğunu ifade etmektedirler. Köyün kuzeyindeki tepede antik yerleşme izlerinin mevcut olması, bu bölgenin ilk çağlardan beri yerleşme yeri olduğunu göstermektedir. Dere Köyün batısında, köylüler tarafından iyi korunduğu belli olan çam ağaçlarından oluşturulmuş köy koruluğu “Örnek Köy” adına yakışır bir biçimdedir.

Ilgın manevraları sırasında Mustafa Kemal Paşa'nın bu köyden geçerken ayran içip dinlenmesi ve 1981 yılı doğumunun 100. yılı olması nedeniyle köye “Atatürk Köyü” adı da verilmiştir. Yukarı mahalle ve Aşağı mahalle olmak üzere 2 mahallede yaşayan halkın geçim kaynağı, tarım ve hayvancılıktır.

Fotoğrafta, Dereköy genel manzarası görülüyor.
Kaynaklar:
Beytullah Yıldırım / Ilgın Araştırmaları

7 Haziran 2021 Pazartesi

Ilgın Handevi Kandevi Hanı ve Türbesi Şehabettin Uzluk

 Ilgın Handevi Kandevi Hanı ve Türbesi Şehabettin Uzluk

Yüksek Mimar, Sanat Tarihi Araştırmacısı, ressam, yazar, Fahrî Sanat Tarihi Doktoru, üstat Şehabettin Uzluk, Babası Mesnevihan soyundan gelme olup 5 Mayıs 1900 Cumartesi günü Konya’da Mevlana Türbesi civarında dünyaya gelmiştir. 

Konya tarihi üzerine çalışmaları ile bilinen Üstad Şehabettin Uzluk, 1952 yılında yayımlanan “Keluk Bin Abdullah’ın İki Meçhul Eseri” isimli Anadolu Selçuklu dönemi çalışmasında; 

Uzluk, “13. asrın pek kuvvetli üstadı” olarak gördüğü Kelük bin Abdullah’ın bilinmeyen iki eserini gün yüzüne çıkardığını iddia eder. Konu olan eserler, Konya Ilgın'da, Ilgın Akşehir yolu üzerinde, tarihi Ilgın Kaplıcalarının yanı başında, Hamam Dağının eteğinde olan biri tamamen yok olmuş olan han, diğeri ise günümüzde ayakta olan türbe olmak üzere iki yapıdır. Yapıların inşa tarihleriyle ilgili çıkarımlarda bulunur ve günümüze ulaşamamış olan han'ın kesin yerinin bulunabilmesi için yerinde incelemeler yapılmasının gerektiğini bildirir. Uzluk’a göre yapılacak bu incelemelerle 1200'lü yıllarda yaşamış Türklere ait bir han etüt edilmiş ve özellikleri ortaya çıkarılmış olacaktır. Kaldı ki bu eserin sadece yerini bilmek bile küçük olmayan bir kazanç olacaktır, çünkü şimdiye kadar kimse bununla ilgilenmemiştir. Han yapısı kadar talihsiz olmayan ve hâlâ ayakta olan türbe yapısı (Handevî ve Kandevî Türbesi) ise ufak tefek kötü onarımlar geçirmiş olarak günümüze gelebilmiştir.

Fotoğrafta, Ilgın Handevi ve Kandevi Türbesi'nin Şehabettin Uzluk tarafından 1952 yılına ait çizimi görülüyor. 
Kaynaklar:
Beytullah Yıldırım / Ilgın Araştırmaları

Ilgın Güherçile (Barut) İmalatı

 Ilgın Güherçile (Barut) İmalatı

Osmanı Devleti döneminde 15. yüzyılda İstanbul, Atmeydanı civarında kurulmuş olan ilk Osmanlı baruthânesi (Baruthâne-i Âmire) 1490’da yıldırım isabeti sonucu yanmış, Kâğıthane’de inşa edilen yenisi ise Sultan İbrâhim devri sonlarına kadar faaliyetini sürdürmüştür. Anadolu’dan güherçile temin eden ocak ve işletmelerin başında Ankara, Aksaray, Konya, Akşehir, Karahisar-ı Sahib (Afyon), Ilgın, Eskili, Kilisehisarı, Karapınar, Aydın ve Kayseri yer almıştır.

Konya'da barut ihtiyacı karşılamak için Osmanlı döneminde güherçile (Potasyum nitrat) imalatı yapan bir baruthane bulunuyordu. Konya baruthanesi Baruthane adıyla bilinen semtinde Larende Caddesi'nde eski Matbaacılar Sitesi'nin yerinde olan binadır. Bu baruthanenin ilk olarak ne zaman yapıldığı bilinmemekle birlikte II. Mahmud döneminde Hicri 1250 Miladi 1834 yılında büyütülerek genişletilmiştir. Fabrika, Hicri 1298 Miladi 1880 yılında, tamamen yanmış ve Sultan II. Abdülhamid Han'ın emriyle, Hicri 1301 Miladi 1883 yılında yeniden yapılmıştır.

Geniş çorak topraklara sahip olan Konya ili, birçok şehir ve kasabalar gibi, yüzyıllar boyunca Osmanlı ordusu ve donanmasının barut ihtiyacını karşılamış, barut yapımında ham madde olan güherçile (potasyum nitrat), Konya'da (Kalhane) adıyla tanınan, fabrikalardan sağlanmıştır. 15. yüzyıldan sonra Konya ve çevresinde güherçileden barut yapıldığını tahmin ediliyor. Hicri 1116 Miladi 1704 tarihli bir şer'iye sicil kaydından, "Konya Baruthanesinden İstanbul'a güherçile sevki" yapıldığını öğrendiğimiz gibi, ayrıca, Hicri 1182-1184 Miladi 1768 -1770 yıllarında da, Konya çevresinde Ilgın ve Karaman ilçeleri köylerinde de işletmeleri (güherçile kârhaneler) bulunduğu, bunların (mültezimlerle) toplanarak İstanbul'a gönderildiği anlaşılmaktadır. 

Ilgın'da kara barutun ana maddesi olan güherçile üretimi yapıldığı Osmanlı kaynaklarında sıkça rastlanmaktadır. Karaman Eyaleti’nde Hicri 1050 Miladi 1640–1641 tarihi itibariyle güherçile kârhâneleri ve örü tayin edilen yerlerden birisi de Akşehir kârhanesine bağlı Ilgın Kazasıydı. Ilgın'da Miladi 1795-1796 tarihli kayıtlara göre üretilip baruthaneye gönderilen güherçilenin maliyeti 30 para olduğu belirtiliyor.
Kaynaklar:
Beytullah Yıldırım / Ilgın Araştırmaları

6 Haziran 2021 Pazar

Ilgın Çömlekçi Mahallesi

 Ilgın Çömlekçi Mahallesi

Ilgın, Çömlekçi Köyü Ilgın'ın 12 Km kuzey doğusunda. Karadağ, Sivri tepe, Gavur dağı ve Akdağ'ın çevirdiği kıraç bir arazi üzerinde kurulmuş bir köyümüzdür. Nüfusu, 2007 yılında 169 olup 2019 sayımlarına göre ise 108 nüfuslu bir köyümüzdür. Köyün kuruluş tarihi hakkında kesin bilgilere ulaşılamamıştır. Köyün ilk kuruluş yeri Bozukkuyu mevkiidir. Köyü çevreleyen dağlar kuzey rüzgarlarına karşı köyü koruduğu için kış mevsimi çevreye göre daha yumuşak geçer. Karadağ kış mevsiminde kaz ve ördek avcılığına müsaittir. Bozukkuyu mevkiinde yapılan kazı çalışmalarında; antik dönemlere ait çanak, çömlek parçalarına sıkça rastlanması bölgenin eski bir yerleşim birimi olduğunu göstermektedir. Köylülerin anlattıklarına göre, eskiden o bölgede yaşayanların çanak, çömlek ve küp imalatı ve yapımında ileri olmalarından dolayı köyün adının “Çömlekçi” olduğu ve zamanımıza kadar bu isimle geldiği anlatılmaktadır. Çömlekçi'nin Tokar adında bir yaylası vardır. Kanlı kuyu, Doğanlı, Tokar yaylası ve Bozukkuyu köyün ören yerleridir. Aşağı mahalle, Babaküstü mahallesi ve Beşevler mahallesi olmak üzere üç mahallede yaşayan halkın geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır.

Fotoğrafta, Çömlekçi köyünün genel manzarası görülüyor. 
Kaynaklar:
Beytullah Yıldırım / Ilgın Araştırmaları

3 Haziran 2021 Perşembe

Ilgın Çiğil İnderesi Mağara Yerleşimleri

Ilgın Çiğil İnderesi Mağara Yerleşimleri

Ilgın, Çiğil, İnderesi Söğütlü İni ve Ballıkaya İni Mağarları

Ilgın ve civarında bilinen mağaraların başında Aşağı Çiğil İnderesi bölgesinde, Söğütlü ve Ballıkaya Mağaraları’dır. Günümüzde Ilgın, Çiğil Mahallesi sınırlarında ormanlık alan içerisinde bulunan antik dönem, tarih öncesi ve kırsal yerleşim alanları mağara gibi doğal oluşumlardan istifade edilerek yapılmış insan yerleşmeleri vardır. 

Çiğil, İn Deresi mevkisindeki bir vadinin ulaşılması güç yamacından giriş çıkışları görülen mağara sistemi, oymaları eski yerleşim alanları, dikkati çekmektedir. Bu mağara yerleşimlerinin erken Hıristiyanlık döneminde de kullaınldığı veya yapıldığı yönünde rivayetler mevcuttur.

İnderesi, Söğütlü ve Ballıkaya mağaralarından, İnderesi mağarasında tarih öncesi yaşam izlerine rastlanmaktadır. Mağaranın insan eliyle oluşturulduğu gözlemlenmektedir. Mağara yerleşmesi, birbirine bağlı geçitler, odalar, katlar, merdivenler veya baca şeklindeki bağlantılarla irtibatlı muntazam bir yapı sergilemektedir. 

Bu mağaraların günümüzde insan faktörü ve doğal koşullar nedeni ile yer yer tahrip olduğu gözlenmektedir. İnderesi mağaraları Çiğil bölgesinde tarihi yönden olduğu kadar doğal yönü ile de dikkati çeken güzel bir bitki örtüsüne sahiptir. Bölge yürüyüş ve mağara turizmi açısından değerlendirilebilecek yüksek bir potansiye sahiptir. 

Çiğil, İnderesi mevkii, çam ağaçları ve nefis doğası ile Ilgın civarında gezilip görülmesi gereken önemli tarihi doğal güzelliklerden birisidir.

Fotoğrafta, Ilgın, Çiğil Mahallesi, İnderesi mevkiinde mağara girişleri görülüyor.
Kaynaklar:
Beytullah Yıldırım / Ilgın Araştırmaları

Ilgın Tarihi İbn-i Bibi Ab-ı Germ Ilgın

 Ilgın Tarihi İbn-i Bibi Ab-ı Germ Ilgın

Selçuklu kaynaklarına temel teşkil eden İbn-i Bibi’nin eserinde ise Ilgın’a Kudretten ılınmış su anlamına gelen Âb-ı germ ismi verilmiştir. 

İbn Bîbî doğum ve ölüm tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Anadolu Selçuklu Devleti devrinde 1283-1296'da hüküm süren Anadolu Selçuklu Sultanı II. Gıyaseddin Mesud zamanında hayatta olduğu bilinmektedir. İbn-i Bibi, 13. yüzyılda yaşamış İranlı yazar ve tarihçidir.

İbn Bîbî, el-Evâmirü'l-Alâiyye fi'l-umûri'l-Alâiyye adlı günümüzde ise "Selçukname" adı ile şöhret bulan eserinde Ilgın'dan bahsederken Selçuklu döneminde Ilgının adını Ab-ı Germ olarak yazmıştır.

Ab-ı Germ (kudretten sıcak su) veya sadece "Germ" (sıcak-Ilık-Ilığın anlamlarında) olan Ilgın'ın adı, aynı yüzyılın sonlarında yani 13. Yüzyıl sonlarından itibaren Ilgın, "Ilgun" ismi bu Türk-İslam şehrinin günümüze kadar devam eden nihayi adı olmuştur.

Fotoğrafta, Ilgın adının Ab-ı Germ olarak geçtiği İbn Bîbî'nin el-Evâmirü'l-Alâiyye fi'l-umûri'l-Alâiyye eserinin el yazması eserinin ilk sayfası görülüyor.
Kaynaklar:
Beytullah Yıldırım / Ilgın Araştırmaları

2 Haziran 2021 Çarşamba

Ilgın Çobankaya Mahallesi

Ilgın Çobankaya Mahallesi 

Ilgın, Çobankaya köyü, eski ve yaygın adı ile Şuhut Ilgın'ın 17 Km kuzey doğusunda, Karadağ, Bağtepesi ve Gavurdağ'ı arasında düz ve kıraç bir arazi üzerinde kurulmuştur. Çobankaya'nın 2007 nüfusu 274 kişi iken 2019 nüfusu 189 nüfuslu bir köyümüzdür. Köy civarı tarihi geçmiş bakımından hayli zengin bir yapıya sahiptir. Ilgın ve civarının en önemli tarihi kalıntılarından olan Yalburt Hitit Kutsal Su Anıtı Çobankya'dadır. Osmanlı Devleti dönemi resmi kayıtlarında Şuhud Viranı adıyla geçmektedir. Yalburt yaylası ve Hitit yazılı kayaları eski adı Şuhut olan köyün 8 Km kuzeyindedir. 

Köyde hayvancılığın yaygın olması ve bölgenin kayalık dağlarla çevrili olması nedeniyle 1967 yılında köyün adı Çobankaya olarak değiştirilmiştir. Rivayete göre, Osmanlı Devleti döneminde bu köyde bir Yörük beyliği vardır. Askere gidecek yöre gençlerinin Şuhut Beyliğine gelerek “Ak-Kara” çektikleri, “Ak” çekenin o dönem için askere gitmediği anlatılmaktadır. Yalburt, Ağıllar, Armudun Burnu, Vahit'in kuyu mevkiindeki eski mezarlık, köyün güneyinde Gavur mezarları köyün ören yerleridir. Ayrıca köy içindeki Hüyük tepesi Sit alanıdır. Yalburt, Hüyük tepesi ve Boztepe'deki Hüyük bir üçgen oluşturmaktadır. Eski zamanlarda bölgenin bu konumu sayesinde, Karaköy'deki Çetminin Kale, Ağlar Köyü ve Ilgın arasında ateşle ve dumanla haberleşme gerçekleştirildiği rivayet edilmektedir. Toprak damlı geniş avlusu bulunan evlerde yaşayan halkın geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır.

Fotoğrafta, Çobankaya köyünden bir kış manzarası görülüyor. 
Kaynaklar:
Beytullah Yıldırım / Ilgın Araştırmaları

1 Haziran 2021 Salı

Ilgın'da Tarihte Üzüm Yetiştiriciliği

Ilgın'da Tarihte Üzüm Yetiştiriciliği 

Ilgın ve civarında üzüm yetiştiriciliği, bağcılık Roma, Bizans, ve daha eski antik dönemlere kadar uzandığı tahmin ediliyor. Tarihte Ilgın civarına özgü üzüm çeşitlerinin olduğu biliniyor. Günümüzde önemini kaybetmiş durumda görülüyor. 

Ilgın’da resmi kayıtlara geçmiş Osmanlı Devleti döneminde 19. Yüzyıl'da kaza merkezinde yaşayan ailelerin üzüm bağları bulunmaktaydı. Bu bağlarda yetiştirilen üzümler meyve ve kurutularak kuruyemiş olarak yenilirdi. Ayrıca üzümlerin kurusundan hoşaf, tatlandırıcı, katık ve şifa kaynağı olan sirke ve tatlı çeşidi olarak kaynatılarak pekmez yapılırdı. Ilgın’da üzüm yetiştirenler bazen de, kendilerinin ihtiyacından fazla ürettikleri üzümleri pekmez imalatı yapan pekmezcilere satarlardı. Bu işle meşgul oldukları resmi kayıtlara geçmiş olan iki hane reisi Ilgın Merkezde dönemin mahalleleri Ucarı ve Şeyh Bedreddin mahallelerinde bulunmaktaydı.

Fotoğrafta, Ilgın Çavuşcu Gölü civarında yerel kayaya oyularak yapılmış tarihi antik bir üzüm işleme, ezme taşı görülüyor. 
Kaynaklar:
Beytullah Yıldırım / Ilgın Araştırmaları