Ilgın Gökçeyurt Kembos'lu İsmail Çavuş
Ilgın İlçesine bağlı Kempos Köyünde İsmail Çavuş yaşardı. Çanakkale, Sakarya, 1. İnönü, 2. İnönü ve Büyük Taarruz’da Atlı Süvari olarak Fahrettin Altay Paşa Komutası altında birçok savaşa katılmış ve ata biniş mahirliği ile atın altında kurşunlar içerisinde gidebilmesinden dolayı da Çavuş lakabının yanı sıra Pire İsmail olarak da anılmıştır.
Cumhuriyet kurulup yıllarca süren savaşlar bitmiş o da köyüne (Kembos'a) gelip tarım ve hayvancılıkla ilgilenmeye başlar. İsmail sakin, kimseye karışmaz, kıt kanaat geçim derdi ile çocuklarının rızkı peşinde koşardı. Savaşta yaşadığı derin acılar sadece yüreğinde değil bacaklarında da birçok saçma olmasından dolayı da iyice güçsüzleşmiş olsa da işinin başındadır.
Sultan dağında ormanlık alan içerisinde hayvanlarını otlatırken bir cinayet işlenir, İsmail’e yakın bir alanda gerçekleşen bu cinayet, onun üzerinde kalmıştır. Köylü yakıştıramaz ama o dönemde mazlum halk hakkını savunamaz da. Mahkemede, suçu İsmail’in üzerine atmak için yalancı şahitlik etmişlerdir. Suç İsmail de kalıp Akşehir Cezaevine gönderilir.
Akşehir Cezaevi’nde yıllarca yatan İsmail içeride haksız yatmanın bedelini öderken, geride bıraktığı 4 çocuğu ve karısı yokluklar içerisinde zorluklar yaşamaktadırlar. Karısı Aliye en büyüğü 6’lı yaşlarda olan çocuklarını köyde bırakarak İsmail’ini ziyarete gitmek ister. O yıllarda araç olmadığından, hoş olsa da araca verebilecek hiç parasının olmaması da ayrı bir zorluk olsa da at ya da eşekle de gidemeyecek olması daha da zorlamaktadır gidişi. İsmail’ine kesinlikle gitmeliydi, onu oralarda kimsesiz komamalıydı, hem İsmail’in dizlerinde birçok saçma kurşun yarası vardı, hastaydı.
Yürüyerek Akşehir’e gitmeye karar verdiğinde köyde durumu iyi olan birinden ayakkabı almalıydı. O ayakkabı yolda gitmek için değil, İsmail’inin karşısına çıktığında İsmail onu keçe sarılı ayaklarını görüp kahrolmasındı tüm çabası. Bulmuştu ayakkabıyı ama komşu kadının ayakkabının en ufak zarar görmesi durumunda ödeyeceğini de söylemesi üzerine büyük bir hazineye sahip olmanın sorumluluğunda çıkının en güvenli yerinde saklamasına sebep olmuştu.
Bir sabah erkenden yola çıktı Aliye iki gün sonrasında Akşehir’e ulaşıp ceza evi kapısına geldi. İsmail’i ile demir parmaklıklar tel örgüsü arasından görüştü, belki İsmail görmedi bile ayakkabılarını. Özlemek eşyaya mı baktırır gözlere mi, zaten buğulanmış gözler yüreklere dokunur ki sevdanın özlemidir bu. Aliye ağlayarak ayakkabıları korumak için tekrar keçelerini ayağına geçirir tutar köyün yolunu, iki gün sonrası köyündedir Aliye ama yüreği Akşehir’ de kalmıştır. Zaten bir daha gidebilme dermanını kendinde bulamayarak yıllarca geçen zaman içerisinde çocuklarını büyütme telaşı ile atılan iftiralara sadece ahlar ve vahlar vardır.
Daha cezası bitmeyen İsmail yıllar sonra bir gün köye çıkar gelir, herkes şaşırmıştır. Oğulları boyunca olmuş en büyük kızı evlenme çağına neredeyse gelmiş sarılmışlar, ağlaşmışlar o gün sabaha kadar bazen ağlamışlar bazen sevinçle de olsa hep gözyaşı akmış sel olmuş. Aliye nasıl olurda böyle bir şey olur diye soramamış, müebbet hapis’ in bir açıklaması vardır o da firar ama onu da konduramamış İsmail’ ine. Birkaç gün aradan sonra İsmail gerçeği söyleyivermiş ben kangrenim ölümüm bekleniyor. Bacağımdaki kurşunlar nedeniyle beni saldılar demesi daha da bir acı salmış yüreklerine.
İsmail cezaevi şartlarında iyice zayıflamış ve solmuş bir şekilde bir de böyle bir hastalık yıkmış tüm aileyi. Önce Konya da tedaviye alınsa da narkoz kullanılmadan önce bacağının birini, ilerleyen günlerde de diğerini kesmişler. Kesilme anını şöyle anlatırlar: Konya Alâeddin tepesi ve çevresi acının feryadından inlemiştir. Başlarında duran oğulları kilometrelerce kaçarak uzaklaşmış acının içlerindeki dayanılmaz işkencesini taşıyamaz duruma gelmesi ve babalarına bir şey yapamamanın ezikliği ile ağır düşüncelere girmişlerdir.
Babalarını köye getirdiklerinde asıl feryadın tüm Sultan dağlarını saracağını bilmiyorlardı. Aliye napardı ne ederdi korkular, korkular sürekli bir çile dolu hayat.
İsmail fazla yaşamadı, yaşayamadı bu bahttı, bu kaderdi boyun eğmek gerekirdi ki öylede oldu. Çocuklarından büyük kızı köyün ağasına verdiler kuma olarak, oğlanlardan biri askerde öldü, diğer iki erkek kardeşten birisi yokluklar içerisinde hayatını kazanma mücadelesinde garibanlıkla geçti. Diğer kardeş ise sesinin güzel olması sebebiyle eğitim alarak Kuran Kurslarında öğretici olarak görev yapmıştı.
Kembos köyünde rahmetli İsmail Çavuş ile Hacı Mehmet Kızı Aliye'nin Bayram Çini'nin kaleminden yaşanmış hayat hikayesi.
Ilgın Araştırmaları Beytullah YILDIRIM
📍 Ilgın, Gökçeyurt'un, dağların arasındaki geçmişi antik dönemlere dayanan Kembos'un yaylalardan genel bir manzarası. Sene 2021.
https://ilginarastirmalari.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder